10 Mayıs 2014 Cumartesi

Başbakan Erdoğan'dan demokratik konuşmaya Bağırarak müdahale

Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümü etkinliği devletin zirvesini buluşturdu. Gergin geçen toplantıda, TBB Başkanının kürsüye gelmesiyle tansiyon yükseldi. Metin Feyzioğlu, çok sert eleştiriler yaparken, konuşmasının sonunda Başbakan kürsüye müdahale ederek, “Edepsizlik yapıyorsun! Vallahi anlattıkların baştan aşağı yalan. Yaptıklarınızı herkes gördü, siyaset yapmaya hakkın yok.” diye bağırdı. Feyzioğlu, “Edepsizlik eden ben değilim. Çok yapıcı bir konuşmaydı Sayın Başbakan. Bir cümlede hakaret yoktur size” dedi.



O sırada ayakta olan Başbakan Erdoğan “Tamemen siyasi bir konuşma yapılıyor ya böyle bir şey olabilir mi?” diyerek salonu terk etti. Yapılması planlanan plaket töreni ise iptal edildi. Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ise karşıladığı gibi Gül ve Erdoğan’ı otomobillerine kadar uğurladı. Güngör, gazetecilerin soruları karşısında ise gülümseyerek sessiz kaldı.

Metin Feyzioğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VURGUSU

Daha birkaç gün önce, 3 Mayıs “dünya basın özgürlüğü günü”ydü; gazeteciler, hür basın için ağızları bantla kapalı olarak yürümek suretiyle basına yönelik sansürü protesto ettiler ve tutuklu meslektaşlarına özgürlük istediler. Dileriz bundan sonraki yürüyüşler protesto değil, kutlama yürüyüşleri olur.

BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI
Hukuk devletinin tanımlayıcı unsuru olan hukuki güvenlik ilkesi, etkin bir idari yargı denetimi olmaksızın hayata geçirilemez. Hukukun üstünlüğüne inanan, insan onurunun korunmasını gözeten, şeklen değil, özde adalet dağıtmayı esas alan bağımsız ve tarafsız bir yargı, demokrasinin ve hukuk devletinin asli unsurudur.

SİYASETİN GİRDİĞİ MAHKEMEDEN…
Unutmayalım ki adaletin tecelli ettiği mahkemeler, hepimizin son sığınağıdır, umut kapılarımızdır. Bu kapıların kapanması, ihtiyaç halinde kolay kolay açılmaması ya da çok geç açılması, hukuk güvenliğini derinden sarsar. Başka bir deyişle, yargının adil davranmadığının yaygın kanaat haline gelmesi, yurttaşların mahkemelerde haklarını alamayacaklarını düşünmeye, suçsuz olsalar bile mahkûm edileceklerinden korkmaya başlamaları durumunda, mülk yani ülke temelsiz kalır. Siyasetin girdiği mahkemeden adalet kaçar. Adaletsiz demokrasi olmaz.

SOSYAL MEDYA YASAĞI
Son dönemde yaşadığımız ve geçmişin yasakçı zihniyetini çağrıştıran sosyal medyaya yönelik idari veya yargısal engellemeler, Anayasamıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’a aykırıdır. Üstelik erişimi top yekûn engellemek teknik olarak da mümkün değildir. Yani atılan taş, zedelenen itibara değmemiştir.
Bu engellemelere karşı idari yargının yürütmeyi durdurma kararlarıyla, Anayasa Mahkemesi’nin ihlali tespit edici kararları isabetli olmuştur.

1 MAYIS ELEŞTİRİSİ
2011 senesinde Taksim’in 1 Mayıs kutlamalarına açılmasını mutlulukla karşılamış idik. Hatırlanacak olursa, 2011 ve 2012 senelerinde Taksim’de coşkulu kutlamalar gerçekleşmiş, hiçbir olay olmamıştı. Bu sene, Anayasa’nın 34. maddesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarına aykırı olarak getirilen yasak ise, halkı polisle çatıştırmak isteyen provokatörlere uygun iklimi hazırlamış, artık görmek istemediğimiz pek çok üzücü olay yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Maalesef polis, şiddete başvuran ile barışçıl gösteri hakkını kullanmak isteyenleri birbirinden yine ayırmamış, orantısız güç kullanımı yoluna gitmiştir.

KUTUPLAŞMALAR ARTTI
30 Mart yerel seçimlerini geçirdik. Açıkça ifade etmek gerekirse, siyasetin dilinin keskinleştiği, buna bağlı olarak toplumda kutuplaşmaların arttığı bir süreç yaşadık. Artık yaraları sarma zamanıdır. Toplumun yeni gerginliklere tahammülü yoktur. Derslerimizi almalı ve yola devam etmeliyiz.

ETHEM, MEHMET, ABDULLAH…
Dünyanın bu güzel ülkesinde yaşayıp, 1960 askeri darbesi sonunda ülkemizin başbakanının, bakanlarının asılmalarının üzüntüsünü; üç fidanımız Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un idamlarının acısını yüreğinde hissetmeyenimiz var mıdır? Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Komiser Mustafa Sarı, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Hasan Ferit Gedik evlatlarımızın yasını tutmayanımız olabilir mi? Uludere’de savaş uçaklarınca param parça edilen 34 yurttaşımızın; Sivas’ta, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Reyhanlı’da katledilen canlarımızın dağlamadığı yürek var mıdır? Uludere katliamının takipsizlikle, Sivas davasının bir kısım sanıklar için zamanaşımıyla sonuçlanmasını içimize sindirebildik mi? Mardin Derik’te, Hakkâri Yüksekova’da, Şırnak Silopi’de, Muş Altınova’da, Bitlis Yaygın köyünde terörle mücadele adına işlenen cinayetleri ve daha nice faili meçhul cinayeti meşru görüp faillerini arayıp bulmaktan, cezalandırmaktan vazgeçebilir miyiz? Sırf komünist olduğu gerekçesiyle sürgün yiyen, cezalandırılan şairlerimizin, yazarlarımızın, Nazım Hikmetimizin çektiği acıları görmezden gelebilir miyiz? Peki, bu ülkenin bir büyükşehir belediye başkanının şiir okuduğu için niyet okuma yöntemiyle hapse atılmasını bugün hala içine sindiren var mıdır? Hrant Dink’in yazısının içinden cımbızla iki cümle çekip, yazının tamamını okumaya gerek bile görmeyenlerce mahkûm edilmesini ve sonra katlini, boğazı düğümlenmeden, yüreği sıkışmadan konuşabilenimiz olabilir mi? Bu topraklar sayılamayacak kadar çok zulme tanıklık etti. Tuvalete bile gidemeyecek kadar ağır hasta olmasına rağmen her an kaçabilir diye yatağa zincirlenerek ölümüne seyirci kalınmış Kuddusi Okkır, Prof. Dr. Uçkun Geray, İlhan Selçuk, Türkan Saylan, Engin Aydın, Kaşif Kozinoğlu, Albay Halil Yıldız, Albay Ali Tarık Akça, Yarbay Ali Tatar ve en son Albay Murat Özenalp… Vicdanlarımız kanamıyor mu?

Bombalanmış, boşaltılmış köyler, yakılan ormanlar, faili meçhul cinayetler, altı bini çocuk tam on altı bin kayıp, çocuklarını bekleyen “cumartesi anneleri”, eşlerini babalarını bekleyen “vardiya bizde”ciler ve “sessiz çığlık”çılar, tırmanan çocuk işçiliği, şafak vakti operasyonları, sonu gelmeyen davalar, karartılan hayatlar, şiddet mağduru kadınlar, dinlemeler, fişlemeler, basılmadan yasaklanan kitaplar, Gezi olayları esnasında sırf yaralılara yardım ettiği için yargılanan doktorlar ve benzeri yürek yaraları çözümsüz bırakılabilir mi?
Varsın yürekleri taşlaşmış olanlar yine kızsın söylediklerimize. Ben, ülkemin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, iktidar ve ana muhalefet partilerine, diğer tüm siyasi partilere ve milletvekillerimize sesleniyorum. Bu sessiz çığlığı duyalım, ilk sırada özel görevli mahkemelerin sebep olduğu mağduriyetler olmak üzere bu sorunları yarından tezi yok el birliğiyle gidermeye başlayalım.

28 Yorum:

saat: 10 Mayıs 2014 13:25 , Anonymous Adsız dedi ki...

Yürütmenin yargıya tahammülsüzlüğü..

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:25 , Anonymous Adsız dedi ki...

barolar birliği başkanı yılda 2 kez konuşuyor 1saat konuşması çokmu az bile

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:25 , Anonymous Adsız dedi ki...

PROTOKOL GEREĞİ CUMHURBAŞKANI TÖREN ALANINI TERK ETMEDİKÇE HİÇ KİMSE TÖREN ALANINI TERK EDEMEZ.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:25 , Anonymous Adsız dedi ki...

Tahamülsüz kisilerin yönetdigi ülke ne kadar mutlu olur.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:26 , Anonymous Adsız dedi ki...

Başbakan muhtemel rakiplerini saha dışına mı çıkarmaya çalışıyor acaba?

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:26 , Anonymous Adsız dedi ki...

Bu oyuna gelmeyiz başbakan. Cumhurbaşkanı otururken başbakan salonu terkedecek c.başkanıda onu takip edecek yok böyle birşey

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:26 , Anonymous Adsız dedi ki...

Elestiriye dayanamiyanlar yanlis yapdiklarini ortaya koyuyor.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:27 , Anonymous Adsız dedi ki...

aman da aman doğruları söyleyen Feyzioğlu ondan fazla konuşmuş diye bir kıskançlık seziyorum :)))))

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:27 , Anonymous Adsız dedi ki...

Demokrasi tüm kurumları ve bireyleriyle birbirine saygı duymayı gerektirir...

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:28 , Anonymous eda dedi ki...

Sn.Feyzioğlunun,Seçilecek olan Cumhurbaşkanı bu Ülkede yaşayan 76 Milyonun Cumhurbaşkanı olması gerekir demiş.Peki bunları söylemek Siyaset yapmakmı oluyor?Sn Feyzioğlu Adam gibi Adammışsın sana helal olsun.Gerekli cevabı vermişsin.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:28 , Anonymous Adsız dedi ki...

başbakan her bayramda her konferansda hatta her gün konuşmayapar pardon partisinin siyasetini yapar ama başkasının konuşmasına tahamül edemez

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:29 , Anonymous berk dedi ki...

Herkes kendi dusuncesini sirasi geldiginde soyler. Dinleyenlerde kendince degerlendirir. Pay cikarir. Daha iyisi icin ugrasir. Kimse kimseyi susturamaz.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:29 , Anonymous Adsız dedi ki...

Başbakan istifa eden bakanlara konuşma metni vermişti. Artık katıldığı toplantılarda konuşanlar için de aynı yolu denesin. Feyzioğlu'nun konuşmalarında yasalara aykırı bir durum yok.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:30 , Anonymous beyza dedi ki...

HADİ BAŞBAKAN KIZDIĞI İÇİN SALONU TERK ETTİ! PEKİ CUMHURBAŞKANI NEDEN PEŞİNDEN GİTTİ?...

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:30 , Anonymous Adsız dedi ki...

Cumhurbaskanimiz neden toplantiyi terketti?

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:31 , Anonymous defne dedi ki...

Başbakan Türkiye Barolar Birliği başkanını emrindeki memur mu zannediyor?

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:31 , Anonymous Adsız dedi ki...

Devletin en büyüğü olan Cumhurbaşkanı yanındayken yaptığın hareket doğru mu? Aynı davranışı sen varken bir bakanın yapsaydı tepkin ne olurdu?..

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:32 , Anonymous Adsız dedi ki...

Ben 25 dk konuştum, sen 1 saattir konuşuyorsun diyor Feyzioğlu'na. Napalım? Sen gelince susalım mı?

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:33 , Anonymous Adsız dedi ki...

Toplantıdan ayrılırken önden Başbakan, arkasından Cumhurbaşkanı çıkıyor. Böyle bir şeyi daha önce hiç görmemiştim. Yazık.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:33 , Anonymous Adsız dedi ki...

Barolar Birliği Başkanı Sn: Metin Fevzioğlu Türk Halkı seninle gurur duyuyor ...

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:34 , Anonymous Adsız dedi ki...

Her şey sayın başbakanın istediği gibi olmak mı zorun da bu ülkede ? Eleştiri niye olmasın hatasız kul mu var ? Sayın Metin Fevzi oğlunu kutlarız.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:35 , Anonymous Adsız dedi ki...

Başbakan konuşma metinlerini hazırlayıp dağıtsın, ilgililer de o metni okusun. Ne güzel toplantılar olur değil mi?

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:36 , Anonymous Adsız dedi ki...

Memleketimizin sorunları memleketimizin idarecileri önünde konuşulmayacaksa ,sorunlar kime nasıl anlatılacak ve duyrulacak???

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:36 , Anonymous Adsız dedi ki...

hoşuna gitmeyen herşey yanlış, karşı çıkan herkes darbeci

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:37 , Anonymous Adsız dedi ki...

BAŞBAKANIN SÖZÜNÜN ÜSTÜNE SÖZ OLDUĞUNDA EDEPSİZLİK Mİ OLUYOR.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:39 , Anonymous Adsız dedi ki...



AĞZINA YÜREĞİNE SAĞLIK SAYIN FEYZİOĞLU

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:41 , Anonymous Adsız dedi ki...

BASBAKANA YETMIS MILYON ONUNDE SURATINA EDEPSIZ OLAN BEN DEGILIM DIYEBILEREK BASBAKANIN BAGIRTISINI GAYET RAHAT STRESSIZCE EZEN
HERZAMAN EZEBILECEK OLAN CESUR VE ZEKI TEK KISI........CUMHURBASKANI ADAYI OLARAK DENIZ BAYKALDAN BAHSETMEYE BASLAYAN,SACMALAYAN ZAVALLILARA DUYURULUR.

 
saat: 10 Mayıs 2014 13:42 , Anonymous Adsız dedi ki...



Teşekkürler Sn.Metin Feyzioğlu, yüreklerimizdeki ve beyinlerimizdekileri dillendirdiğin için... Adamsın vesselam...

 

Yorum Gönder

* Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yorumlar onaylanmamaktadır *

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa